Bir Okuma

     Etkinliği Önerisi



Merhaba!

Allah’ın sevgisi ve selami üzerinize olsun…

Acizane, kucuk bir etkinlik önerisi ile uzak kaldığımız bu zaman dilimlerinde siz

annelerimizle sohbet etmeye vesile olmasını dileyerek bu yazımızı paylaşmak istedik.

Bu yazımızda Kuran-ı Kerim okumayı öğrenen çocuğumuzun yüce kitabımızla tanışmasını

sağlayacak, birlikte keyifli vakit geçirebileceğimiz basit ancak etkili olacağını

düşündüğümüz bir etkinlikten bahsedeceğiz.

Yüce kitabımız, kusursuz bir şekilde kainati yaratan yüce Allah'ın bizzat sözleri

olduğu için harfleri, harflerinin dizilişi açısından da kusursuzdur.

Örneğin bir insan yüzünü düşünelim, her bir parçası ne kadar muntazam, ölçülü ve

estetik olarak bir araya getirilmiş, benzersiz özelliklerle bezenmiştir. 

Üstelik bu organların işlevleri onlara birer ruh ve anlam katmaktadır. 

Gözlerimizin bakışları, dudaklarımızın konuşurken aldığı şekiller, seslerimiz 

insandan insana değişirken, duygu ve düşüncelerimize bağlı olarak çok çeşitli ifadeler taşırlar…

İşte bir insan yüzüne yüzlerce anlam yükleyen yüce Allahımız, yüce kitabı Kuran - i Kerim’e de

nice güzellikler ve hikmetler bahsetmiştir.

Öte yandan ayetlerin, şekil yönüyle de gözlerimize şifa olduğu, Hüsnü Hat

yazılarının faydaları, günümüzde çeşitli doktorlar tarafından da fark edilmekte,

okunup anlaşılmasıyla hayatlarımıza yol gosterici, ruhlara şifa,deva olan

yüce kitabımızın şekil yönüyle de bir şifa kaynağı olduğunu ogrenmekteyiz.




Peygamber efendimiz(sav) zamanında sahabe efendilerimizin Kuran-i Kerimi okumaya

imkan bulamadıkları vakitlerde ayetlere gözleriyle temas ederek şifalandıklarını,

gönül huzuru bulduklarını çeşitli kaynaklardan öğreniyoruz..



İşte bu noktada evlatlarımızla birlikte yuce Kitabimiz ile vakit geçirmek gercekten

cok faydali olacaktir.

Dilerseniz adim adim etkinliğimize geçelim ;) ….

1- 

Öncelikle tüm etkinliklerde olduğu gibi bu etkinliğimizde de pozitif bir ruh halinde olmaya gayret edelim. 

Icimizi Şefkat, merhamet, sevgi, hoşgörü, guven, kivanc, onaylama, sevecenlik, olumlu duygu ve düşüncelerle doldurmak ile baslayalim ve bunu hep korumaya calisalim.

Mevlamizin kalbimize koyduğu sonsuz merhamet duygularini cömertce harcayalim…

Olumlu duygu ve dusunceleri ne kadar hayatımıza yayar ve yaşarsak o kadar mutlu olurken bir o kadar da çevremizde mutlu insanlar var etmeye başlarız.

Uzerimizde eleştiri, aşağılama, suçluluk, kaygi, utanc, baski, sıkıntı vs gibi olumsuz duygular varsa bunlari atalim. Bu tür duygu, düşünce yayan her turlu insan ve içimizdeki, dışımızdaki kaynaktan kalbimizi koruyalim, Allaha siginalim.

Sukretmek şifamız, ilacımız olsun… 

Zira şükreden bir kalp daima zinde ve neseli olurken zihin üretken ve aktiftir. Şikayeti hayatimizdan cikarmayi amaclayalim. 

Bu özellikler fıtratımızda dogustan vardir aslinda, cocuklarda bu neseli hali gormek mumkundur. Sonradan bir kismini kaybettiğimiz neseli ve sukur dolu halimize dönelim inşallah..Çocuklarla

çocuklaşmak bu yönüyle cok faydali olmaktadir. 

Bunun icin bol miktarda Allahımızı zikir, Ona dua, ibadet,  bedenimizi ve zihnimizi serbest

bırakacak teknikler ve guzel dusunceler bulalım.

Bu konuda bizi ileriye taşıyacak bilgiler, insanlar, uygulamalar arayışında olalim.

Kendimize bu yönde hizmet etmek hem bu dünya hem de ahiret mutlulugumuz icin en

buyuk yatirim olacaktir unutmayalim.

Mevlamiz hepimizin yar ve yardimcisi olsun.



2-

Geldik ikinci adima !

Abdest alarak baslama ile abdesti yavaş yavaş hayatımıza dahil etmemiz çok güzel olur.  

Kutsal kitabimiza bedenen de temizlenerek dokunuruz, bu onun temizliğini ve guzelligini bize anlatir. Ayet ve hadislerde buyruldugu gibi : “Allah temizdir, temizlenenler sever.”

Temizligin yani sira abdestin maddi ve manevi ferahlamaya da cok buyuk tesiri oldugunu birçok doktor, araştırmacı, psikolog calismalari ile desteklemektedir.

Çocuğumuzun keyifle abdest almasına, kıyafetlerini güvene alip, yukariya katlamasina yardimci olalim. 

Hatalarını görmezlikten gelmeye, daima hosgoru ile sessizliğimizi koruyup onaylayici bicimde yumusakca konuşmaya  çalışalım. 

Amacımız keyifli bir vakit geçirmek olsun, acele etmeyelim, abdesti tamamen öğreneceği uzun yılları olacak inşallah:)

Amaca değil, amacimiza ulaşırken geçirdiğimiz vaktin kaliteli, nezih ve guzel olmasina odaklanalım. 

Belki araya acil birseyler gelecek ve biz etkinliğimizi müsait vakte ertelemek durumunda kalacagiz. Buraya kadar yaptıklarımızı memnuniyetle sona erdirip müsait olana dek ara vermeyi çocuğumuza iletmeyi ihmal etmeyelim.


Ona yetişkin bir insana davranıyor gibi saygı duyalım her zaman. Bu hem kendimize hem de ona olan saygımızı artırır. Edeb sınırları içinde bir ilişki geliştirmemize yardımcı olur.

3-

Sonraki adımımız güzel kokular sürmek olsun:)

Sevdiğimiz hafif bir koku veya gül suyu gibi, etkinliğimizde bize eşlik eden bir kokumuz olsun….

Zira kokular insan beyninde saklanan bir bilgi olup anılarımız koku ile guclu bir sekilde saklanir. 

Seneler sonra o kokular evladımızın kendinde güç ve güzel anilar bulacağı bir vesile olsun inşallah. 


4-

Çocuğumuzu kucağımıza alabilir, kitabımızı da onun kucağına koyarak sayfaları çevirebiliriz. Veya yanımıza oturtalım, kucağına bir yastık koyarak Kitabımızı kolayca ve yüksekte tutmasını sağlayabiliriz. Ona sanki kucağımızda imiş gibi yakın olalım. Dokunmak, sarılmak anne-baba, çocuk arasında sevgi, şefkat, merhamet hislerini artırır her zaman. Bazı çocuklar bu sevgi dilinden çok hoşlanmazlar, öyleyse ses tonumuzla, ifadelerimizle onu onaylayan, sürekli saran bir ifademiz olsun ki manevi olarak evladımızı sarmış,

desteklemiş olalım. Arada sırtını, başını sıvazlayarak onayımızı beden dilimiz ile

sevgi yollu iletebiliriz. Bu arada odaklanma konusu biz yetişkinler için de günümüzde çok zor gerçekten. Bunun için dikkatimizi dağıtacak televizyon, telefon gibi cihazları yanımıza almayalım. Açıklarsa kapatalım, bizi bölecek düşünce ve duygulara yönelmemeye, etkinliğimize odaklanmaya çalışalım. Olumlu duygu ve düşüncelere, evladımıza odaklanalım.

Kitabımızı incelemek için bir büyütecimiz varsa onu kullanmamız çok güzel olur.

İlk sayfadan başlayarak yüce kitabımızın sayfalarındaki desenleri, üstten başlayarak sayfa kenarındaki süslemeler, geometrik şekiller, ayet sonlarındaki işaretler gibi ayrıntıları
bir tabloyu inceler gibi inceleyelim. Sanki bir müzeye gelmişiz gibi oyuna dönüştürebiliriz etkinliğimizi.


Desenlerin zarifliğine, inceliğine, ne çok emek ve dikkat harcandığına evladımızın dikkatini çekelim. Sabrın ne güzel şeyler ortaya koyduğunun bir ifadesidir bu eserler. Renklerin güzelliğini hissedelim birlikte.

Öte yandan unutmayalım ki Allah'a inanan, ibadet eden, şükreden, zikreden, mutlu olan insanlar ince ruhlu ve güzellikleri fark ederek yaşayanlardır.

İslami görsel ve işitsel sanatlar bu yönüyle manevi güzellikler ve ruh inceliği kazanmamız

için güzel kaynaklardır.



Hat, tezhip, ebru gibi geleneksel sanatlarımızın, kusursuz yaratıcı Allahımızın ayetlerini

süslemek ve onları yazmak amacıyla ortaya çıktığını anlatabiliriz… 



Sayfamızda dolaşmaya devam ediyoruz :) Sağdan sola satır satır, evladımızın Bildiği Harfleri Bulmaca oyunu oynamasına başlayalım. Çocuğumuz harfleri bildikçe onu cesaretlendirelim. Bilmediği harfleri öğretmek için zorlamayalım. İncelemek istediği yerlerde durmasına, vakit geçirmesini sabırla ve hoşnutlukla karşılık verelim, acele etmeyelim. Keyif aldığı müddet kadar sayfaları takip edelim. Aslen amacımız okumayı gerçekleştirmek değil, onunla sayfalarda gezinti yapmak. Bakışlarıyla güzel kitabımızı buluşturmak, harfleri gözlemlenmesini sağlamak ve ona karşı güzel hisler beslemesine, güzel düşünceler oluşturmasına yardımcı olmak. Bitirirken bildiği bir sureyi açıp bakmasını, okuyor gibi yapmasını sağlayabiliriz. Ara vermek isterse 5 dk yı geçmeyecek şekilde kısa bir ara verelim. Televizyon, tablet gibi dikkatini başka yöne çekecek bir şeye yönelmemesine özen gösterelim. Bu tekniği uygulamak ödevlerini yaparken de çok faydalıdır. Şayet işimiz çıkarsa çocuğumuza anlayabileceği şekilde açıklayalım, ara verelim veya başka vakitte yine tekrar edeceğimizi iletelim. Sonra kaldığımız yere bir kağıt veya önceden onunla hazırladığımız bir kitap ayracı olursa güzel olur, onu bırakalım. Bir sonraki seferde buradan devam ederek yüce kitabımızı gözümüzle tarayarak küçük bir hatim amacı taşıyabiliriz. Hedef koyma, devamlılık sağlanması açısından faydalı olacaktır. Zamanla öğrendiği harfler arttıkça kelimeleri okumaya başladığını görmek cesaretini, gayretini artacaktır. Özgüven kazanması yönünde çok faydalı olacaktır. Etkinliğimiz yavaş yavaş sona eriyor... Birlikte böylesine güzel bir vakit geçirdiğinizde ona hislerinizi söyleyin ki sizi anlayacaktır. Ne denli keyif aldığınızı, onunla bir şeyler yapmanın sizin için de çok değerli olduğunu ifade ederek sevginizi, düşüncelerinizi ona iletmek çok güzel bir iletişim şeklidir. Öte yandan küçük bir öpücük, sımsıkı bir kucaklama bir çok sözün yerine geçer ve etkisi gerçekten çok daha güçlüdür. Anne-baba-çocuk ile kaliteli vakit geçirebileceğinize inandığımız bu etkinliğin beden, ruh sağlığı, zihinsel aktivite ve sanatsal gözlem yapma açısından faydalı olmasını diliyoruz. Bu arada rutinlerin de çok büyük etkisinin olduğunu da ayrıca belirtmek isteriz. Az da olsa düzenli ve aynı zaman dilimlerinde yapılan etkinlikler kalıcı ve çok etkili izler bırakmaktadır. Örneğin Cuma günü gibi bir gün belirleyip sakin bir vakitte çocuğumuza zaman ayırmayı hedefleyebiliriz. Allahın sevgisi, selami tüm anne, baba, çocuklarımızın ve cümlemizin üzerine olsun… Bir başka etkinlikte yine görüşmek dileğiyle ! Huzur, sağlık ve afiyetle kalınız.




 Bir Pazar Molası


Allah'ın selami, rahmeti, bereketi cümlemizin üzerine olsun ..

“...Çünkü kadın Allah güzelliğinin yeryüzüne vurmuş bir nurudur,

Allah’ın kadına verdiği değer, kadının, kendi yaratıcı kudretinden vasıflar taşıması, hayatın devamlılığında büyük vazife görmesi gibi, ilahi mukadderatin temel direği olmasındandır…”

Bu güzel karlı Pazar gününe elhamdülillah, herkese mutluluk dolu anlar diliyoruz.  Yağmayan yerlere de bereketiyle gelsin hayırla dua ediyoruz...

Enerji dolu olmak, güzel duygu, düşünceler içinde yaşamak gerçekten büyük gayret ve gerektiren bir iştir çoğumuza. Hepimiz nice geçmiş zamanların, gelecek zamanların esiri olur yaşadığımız andan habersiz geçiriveririz zamanlarımızı.

Buna en büyük etkenlerden birisi de vesveseler, sui-zanlar, kötü düşüncelerle negatif enerji yayan varlıkların da etkisinde olmamızdır. Bu yazıda biraz bu konuya değinmek istedik.

Bizleri birer tırtıl misali dünya hayatımızda çeşitli devrelerden, aşamalardan geçirirek eğitip, terbiye eden Rabbimiz yüce dinimizle bizleri kanatlandırmak, her türlü tehlikeye karşı korumak ve uyarmak hem de bizleri bilgilendirmek üzere yüce Peygamberimizi eşsiz muhabbet ve sevgi kaynağı olarak bizlere göndermiştir. İşte bu yüzden ne kadar şükretsek azdır diye düşürünüz her zaman.

Felak - Nas Sureleri

Bizlere kötü düşünce ve vesvese veren varlıklardan korunmak için öncelikle Felak-Nas sureleri çok tavsiye eder Peygamberimiz. Çocuklarımıza da bu sureleri ezberlemek ve sık sık okumalarını desteklemek onları korumak adına çok güzeldir.

Kuran Tılaveti

Yüce kitabımızın okunduğu yerlerde ruhumuzun beslenmesinin yanı sıra, zararli varlıkların da evimizden uzaklasmasina, negatif enerji yayan her tür etkilerden kurtulmamıza vesile olmaktadır.

Çocuklarımızın odalarında, kendi odalarımızda, ortak oturma yerlerimizde dinleyerek kendimize vakit ayırabiliriz…

Lavabo Duasi

Asagidaki duayi, yazma biliyorsa çocuğumuza yazdırıp, lavabo dis kapisina asabilir, cocuklarimizin seviyesine yakin olmasini da saglayip evimizde bu bolgede de onlari ve kendimizi Rabbimizin korumasina emanet edebiliriz...


Manevi temizlik konusundan sonra evlerimizin sevgi, muhabbet kaynagi olan annelerimiz için dinlenme önerisi ile zihin temizliğine dair bir tavsiye var.

Gunun herhangi vaktinde bir koltuk veya sandalyeye oturup gozlerimizi kapatalim. Ortamdaki sesleri, hic yargilamadan, yorum katmadan dinleyelim, sadece dinleyelim, bütün vücudumuzla dinleyelim… Gözlerimizi açtığımız zaman ise etraftaki renkleri hissetmeye calisalim, odada göz gezdirip renkleri hissedelim…

Bu bizi tazeleyen bir egzersizdir. Dusuncelerimiz durulur, yasadigimiz ana odaklanmamızı ve huzur duymamizi saglar.

Huzurun oldugu yerde de Allah ile başbaşa oldugunu hisseder insan aslen, Hayy ve Kayyum olan Rabbimizin her an diriligiyle bizi dirilttigini hissedip gunumuze devam ederiz…

Bu alıştırmayı çocuklarımızı, eşimizi, arkadasimizi dinlerken de yapabiliriz. Dinlememizi kolaylaştırıp, bizi zihnin koşturmacasından kurtaracaktır. Yanıtlar vermek yerine, cevapları kendilerinin bulmasına müsade edelim, yargılamadan, eleştirmeden onları hissetmemizi sağlayacak, sevgi ve muhabbetimize yoğunlaşmanın yolunu açacaktır inşaallah…

Sevgi ve muhabbet kaynaklarini sonsuz bir sekilde yüreklerimize koyan Mevlamizin bu kaynagini kendimize, yuvamıza, ailemize açalım diye niyaz ederiz daima…

Pozitif enerjiye yogunlasma adina bizlere guzellikler katsin. Birlikte yapalim, her zaman ümmet olmanin, birlikte olmanin guzelligine inanalim inşallah.

Son asrin büyük insanlarından Kenan Rifai Hz.lerinin annesi Hatice Cenan Hanim’ in ogluna ogudu cok anlamli geldi acizane paylaşmak isteriz…

...Annesi Hatice Cenan Hanım kendisine aynen şöyle hitap etmektedir :

İnsanları seveceksin, senin içinde tükenmez af, merhamet ve müsamaha hazineleri var. Onun için yalnız insanları değil, bütün mahlukatı aynı yorulmaz hız ve aynı tükenmez iştiyakla seveceksin. Sende mevcut cevherleri cömertçe harcamalısın…

İnsanları, insanlara iştirak ederek, hatalarında ve sevaplarında onlarla bir olarak seveceksin.

Doğumları ile çoğalıp, ölümleriyle eksilecek kadar onlarla olacaksın. Senin bir insan olarak vazifen, insanların yüzünü müşterek, samimi bir gayeye, bir ideale çevirmektir ve bunun birçok yolları vardır. Fakat en kestirme, en güzel, en büyük yol Aşk ve İman yoludur. Hudutsuz bir insanlık aşkı, beşeriyetin tek selamet kapısı her zaman budur. İnsan kemale beşerilikten, uluhiyete kısacası Allah’a ancak ve ancak bu yoldan ulaşır.

Hatice Cenan Hanım’ dan gönlümüze oradan evlatlarimiza ulassin dilerim...

En son bir babanın notu ile veda etmek isteriz. Burada insan olarak kendi kendimize de bazen buradaki gibi davrandığımız, haksızlık ettiğimiz zamanlarımız olur. Farketmeyiz, sürdürürüz ve mutsuz oluruz. Sonra çocuklarımıza bu şekilde davranırız farkında olmadan…

Bazen bazı şeyleri fark etmek gerçekten hayatımızın dönüm noktası olabilir. Bu sebeple bu yazıyı da paylaşmak istedik. 


"Baba Unutur"


Dinle oğlum: Bunları sen küçük ellerinden biri çenenin altında yumruk olmuş, sarı saçların terden ıslanmış, alnına yapışmış bir hâlde uyurken söylüyorum. Odana gizlice, tek başıma girdim. Sâdece birkaç dakika önce, kütüphânede oturmuş gazetemi okurken, güçlü bir pişmanlık dalgası her tarafımı sardı. Suçluluk içinde kalkıp, yatağının başucuna geldim.

Düşündüklerim şunlardı oğlum: Sana kızmıştım. Okula gitmek için hazırlanırken, yüzünü havluyla şöyle bir sildin diye sana bağırmış, ayakkabılarını temizlemediğin için seni azarlamıştım. Eşyalarını yere attığın için öfke içinde haykırmıştım.

Kahvaltıda da hata buldum. İçeceklerini etrafa sıçrattın, yiyeceklerini alelacele yedin. Dirseklerini masaya koydun, ekmeğine tereyağını çok kalın bir tabaka hâlinde sürdün. Sen oynamak, ben de trene yetişmek için çıkarken, bana döndün, elini salladın “Güle güle baba” dedin. Ben ise irkildim ve “omuzlarını dik tut” cevabını verdim.

Öğleden sonranın geç saatlerinde her şey yeniden başladı. Eve gelirken seni dizlerinin üstünde eğilmiş, misket oynarken gördüm. Çoraplarında delikler vardı. Seni arkadaşlarının önünde, benimle eve gelmeye zorlayarak aşağıladım. Çoraplar çok pahalıydı ve eğer parası senin cebinden çıkıyor olsaydı, daha dikkatli olurdun. Bir düşün oğlum,  bunlar bir babanın lâfları.

Daha sonra, ben kütüphânede okurken, gözlerinde acı dolu bir bakışla nasıl çekingen çekingen içeri girdiğini hatırlıyor musun? Gazetenin üstünden, rahatsız edilmiş olmanın verdiği sıkıntıyla sana baktığımda, kapıda durakladın. Ben ise “ne istiyorsun” diye kükredim.

Hiçbir şey söylemedin ama aceleyle bana doğru koştun, kollarını boynuma dolayıp beni öptün. Küçük kolların Tanrı’nın yüreğine yerleştirdiği, sana yaptıklarımın bile solduramadığı o büyük sevgiyle boynumu sıkıyordu. Sonra koşa koşa merdivenlerden çıkıp gittin.

Evet, oğlum, bundan hemen sonra gazetem ellerimden kaydı ve müthiş bir korku her yanımı sardı. Âdetlerim bana neler yaptırıyor? Hata bulma âdetim, azarlama âdetim. Sana bir çocuk olduğun için verdiğim ödül bu mu? Seni sevmediğimden değil, ama bir çocuktan çok fazla şey beklemiştim. Seni kendi ölçülerimle değerlendirmeye kalkıyordum.

Oysa karakterinin o kadar iyi o kadar güzel yanları vardı ki. Küçük yüreğin, dağların ardından söken şafak kadar büyüktü. Ve bunu gelip bana iyi geceler öpücüğü vererek gösterdin. Bu akşam başka hiçbir şeyin önemi yok oğlum. Karanlıkta yatağının başucuna geldim ve utanç içinde diz çöktüm.

Bu çok yetersiz bir af dileme çabası. Bunları sana sen uyanıkken söylersem anlamayacağını biliyorum. Ama yarın gerçek bir baba olacağım. Seninle dost olacak, sen acı çektiğinde bende çekecek, sen güldüğünde ben de güleceğim. İçimden kötü sözler etmek geldiğinde dilimi ısıracağım. Sanki bir âyinmiş gibi kendime hep şu sözleri söyleyeceğim: O sâdece bir çocuk, küçük bir çocuk.

Korkarım seni sanki bir yetişkinmişsin gibi gördüm. Ama şimdi seni yatağında dertop olmuş, yorgun, uyurken görüyorum da oğlum, hâlâ bir bebek olduğunu anlıyorum. Daha dün başını omzunun üstünde koyduğun anneciğinin kucağındaydın. Çok fazla şey bekledim, çok fazla.

W. Livingston Larned

….

Merhamet, sadece merhamet her insanin bekledigi, degil mi...

Başta kendimize sonra tüm varlığa merhamet dolu olmak dileğiyle…

Allah’a emanet olunuz, daima sevgiyle, aşk ve muhabbetle kalınız…

Selamün Aleyküm ve Rahmetullahi ve Berekatuhuuu….



 Neşeli :) Cuma Tatlısı !

Not : Kendini çocuk hisseden herkes icin :)

Hayirli, bereketli Cumalar !


Merhaba arkadaşım,

Bizleri yoktan var eden Allahımıza teşekkür etmenin bir yolu da bizlere emanet olarak verdiği bedenimizin sağlığına dikkat etmektir.

İnsanlar içinde tüm zamanlarda en çok şükreden insanin Peygamber efendimiz olduğunu biliyor muydun?

Efendimiz, o kadar çok şükredermiş ki, ona kötülük yapan insanların bile bu kötülüğü anlamayacak kadar cahil olduklarını düşünüp onlara acırmış ve onlar için de dua edermiş…

Can peygamberimiz ne kadar da özel ve güzelmiş değil mi… Tıpkı diğer Peygamberler gibi tümüyle güzel huylarla bezenmiş olan efendimiz, “Ben güzel ahlaki tamamlamak için gönderildim” diyerek Allahın Onu çokça övmesine karşın kendisini kimseden üstün görmezmiş… Bu da Onu daha özel ve güzel yapıyor değil mi...

Belki de günümüzde Onun kıymetini bilemeyişimizin bir sebebi de Onun çok mütevazı bir insan olmasından kaynaklanıyor olabilir mi  ne dersin?

Biz  insanlar daha çok gösterişli ve dikkat çeken insanları  önemli zannetmeye, öyle insanlar  gibi olmaya başladık... Oysa güzelliğin sadelik ve alçakgönüllülükte bulunduğunu unutmayız inşaallah…. Bu sebeple güzeller güzeli Peygamberimizi, ailesini ve arkadaşlarını çokça öğrenip onları hatırlamalıyız…

Ah sözü nerelere getirdin sevgili arkadaşım dediğini duyar gibiyim...

Afedersin :)

Gizemli tarifimiz hakkında konusmaya devam edelim o halde … 

Öncelikle tüm bu sebepleri de düşünerek güzel Peygamberimize bu guzel Cuma gunu salavat getirip mutfağımıza doğru ilerleyelim …

Onu düşünürken salavatlarla selam ve sevgilerimizi gönderelim…

Burada güzel bir makamda yani melodide diyelim nasıl salavat getiririz, birlikte öğrenebiliriz arkadaşım :)

https://www.youtube.com/watch?v=1V4FmO7eaW0

Ogrendik mi, guzel !

Öncelikle dolabımızda hangi malzemelerimiz var bakalım mı ?

Elma, muz, çilek… hangi ülkede yaşıyorsak o mevsimdeki meyveyi tüketmek çok sağlıklı olacaktır…

Yazımızın başında sağlıktan bahsetmiştik hatırladın mı?

Bedenimizi yaratan Allahımız, bize verdiği emanete iyi bakmamızı istiyor. O yüzden her zaman doğal şeyler tüketmeye gayret etmeliyiz. Çokça çikolata, cips, kola gibi zararlı besinleri tüketmek dişlerimiz için, midemiz için hatta bu besinlerin kan yoluyla gittiği diğer organlarımız için de çok zararlı arkadaşım…

O yüzden Neşeli Cuma Tatlımız için sağlıklı bir meyve, sonra biraz bisküvi veya kurabiye, biraz su veya süte ihtiyacımız var !

Tatlımızı tek kişilik porsiyonlar halinde yapacağımız için, tatlımızın üzerine başka neler eklememizi dilediklerini sormamız gerekiyor ev halkına :)

Evimizde bir sipariş gezisi yapacağız seninle. İstersen bu siparişleri almak için bir yardım isteyebilirsin; kardeşinden veyahut başka birisinden!

O halde tarçın, kuruyemiş, hindistan cevizi gibi malzemeler de varsa onları da çıkaralım. Bütün malzemeleri tezgahta veya masada bir araya toplayıp, elimize bir kağıt ve kalem alalım.

Küçük resimlerle malzemelerimizi yanyana çizelim.

Çizdik mi ?

O halde sipariş turumuza başlayabiliriz :)

Sormamız gereken soruları bir düşünelim, sana yardımcı olmamı istersen birkaç soru hazırladım;

--Efendim Neşeli Cuma Tatlımızda …. (burada hangi meyveleri kullanacağını söylemelisin) meyvemiz var, üzerine ne arzu edersiniz ?

--(Listemizde olmayan bir şey istendiyse), Bunu  kontrol edeceğim, varsa ekleyebilirim. Yoksa üzülmeyin olur mu? Gelecek Cumaya kadar annemizin mutfak listesine bunu eklemesini rica ederim sizin için :)

Evet cevaplarımızı aldıkça not etmeyi unutmayalım değil mi?

Evdekilere tek tek  numara vermek iyi fikir olabilir. Mesela 1 numara babamız olsun, kağıdımıza 1 yazıp yanına istediklerinin resmini küçükçe çizelim.

Sonra diğerleri için numaraları artırarak listemizde alt alta çizelim…

Siparişler tamam mı?

O halde şimdi iş başına !

Meyvemiz elma ise, rendeyi kullanmak için yardım isteyelim.

Evimizde 4 kişi isek 2 elma yeterli. 2 kişiysek 1 elma yeter :)

Aynı şekilde muz da öyle…

Muzlarımızı dilimleyelim sonra da catalla ezelim …

Meyvelerimiz rendelenmiş veya ezilmiş bir halde bir kapta bekleyedursun…

Başka bir kaba bir bisküvi koyalım, üzerine küçük bir kaşıkla süt veya su serperek dökelim, yani az az her tarafına gelecek şekilde damlatalım…. Sıvıyı çektikçe çatalla kontrol edelim. Eziliyorsa daha fazla sıvı eklemeyelim olur mu ? Ezdiğimiz bisküviyi meyvelerin üzerine alalım, sonra diğer bisküviye geçelim. Böyle böyle en fazla ezilmiş meyvemiz kadar bisküvi ekleyelim...

Sonra ne mi yapacağız?

Karıştırma zamanı !

Karıştıralım ve hooop !

Tatlımız işte hazır !

Sonra herkes için birer küçük kase alalım, eşit miktarda paylaştıralım !

Sonra sipariş kağıdımıza bakalım kimler, tatlısının üstüne neler istemiş?

Tarcinsa tarcin, cevizse ceviz, bal veya pekmezle süsleyelim :)

İşte siparişler de hazır, herkese özel ve hepbirlikte yeneceği için de çokça şükür gerektiren bir tatlı oldu bu tatlı !

Çooook çoook şükürler teşekkürler Allahım ! Elhamdülillah diyerek gözlerimizi kapatıp Allahımıza kalbimizden teşekkür edelim… O en gizli sesleri duyan Allahımız bizden çooook memnun olacaktır inşallah hem de çok...

Sofranın Hazırlanışı

Soframızı hazırlayalım, bir tatlı sofrası olduğu için ana yemeğimizden önce mi sonra mı yeneceğine annemiz karar vermeli :)

Sonra herkesin tatlısını koyalım. Çaylarımızı, sütlerimizi hazırlaması için annemizden rica ettik mi :)

Bir Cuma Neşesi tatlısı bu ! Sohbetsiz muhabbetsiz olmaz değil mi ?

O halde evdeki herkes sofraya !

Gidip davet edelim sevdiklerimizi, Cuma Neşesi Tatlı Soframıza…

Herkes toplandıysa artık numaralarına göre siparişlerimizi sunabiliriz artık ;)

Televizyonlar, bilgisayarlar, telefonlar kapalı olmalı…

Çünkü yediklerimizi düşünmeli, taa nerelerden, nasıl geldiğini sormalı,  ailemizle birbirimizi hissetmeli, dinlemeli, onları çok sevdiğimizi düşünmeliyiz:) Hepsi ne çok şükür gerektiriyor değil mi arkadaşım, kalbimizde hep Allahımız olmalı...

Besmelelerle, salavatlarla başlayalım Cuma Neşesi Tatlısına!

Muhabbetimiz bol olsun arkadaşım, bizleri Muhammed Mustafa(sav)’e ümmet eyleyen Rabbimize sonsuz şükürler olsun diyelim !

Evet arkadaşım...

Bu tarifi seninle paylaşan arkadaşın da, okuyup tarifi uygulayan arkadaşlarının da yanında olduğundan emin olmalısın, bundan sonra her Cuma gününde Neşeli Cuma Tatlısıyla dünyanın her yerinde birbirimizle buluşalım olur mu? Beğendin mi bu fikri :)

Ben çok beğendim, çünkü;

Yan yana olmasak da bir yerlerde Peygamber efendimize salavat getiriyor ve birbirimizi düşünerek dualarımıza alıyoruz birbirimizi… Ve hepimiz sevdiklerimizle sevgiyi, muhabbeti paylaşıyoruz aynı zamada... Sanki tek bir vücut gibi mutluluğun birleştiği bir dünya oluveriyoruz...

Yuce Allah’tan senin ve senin gibi tüm güzel çocukların dualarını kabul etmesini, şükredecek daha çoook çoook güzellikler yaratmasını diliyorum...  

Sağlık ve afiyetle kal daima, huzurla huzurda kal Arkadaşım…

Esselamün Aleyküm ve Rahmetullahi ve Berekatühuuuu….


Salat ile

Allah’a Firar!

Fefirru Ilallah ! (Zariyat Suresi 50)


Merhaba,

Sağ elimi kaldırıyor ve selamlıyorum seni ey Can....

Sen de selamıma karşılık sağ elini kaldırdın değil mi? Zira birine uzaktan selam vermek  için  hangi milletten  olursak olalım  bu hareketi yaparız…

Sanki avuç içlerimizden birbirimize uzanan görünmez ağlarla birleşiriz o an…

Örümcek adamın ağları gibi…

Avuç içi önemlidir, birinde arapça 18, diğerinde 81 yazdığını, toplamda Allahın  99 esmasının bir insanda toplandığını anlatır bilginler. İnsanın kutsal oluşunun, ilahi boyutunun imzası gibidir ellerimiz.

Selam verirken bir an durup, karşımızdakini farkederiz ve onunla buluştuğumuz o anda, ne kadar farkındalık yaşarsak  karşılaşıyor olmanın zevkini o kadar  yaşarız.

Namaz kılmaya başlarken iki elimizin  avuç içlerini karşıya doğru açarız. Dua ederken iyi dileklerimiz için avuçlarımızı yukarı doğru çeviririz.

Rabbimizle buluştuğumuz bu özel zamanlarda avuç içlerimiz yine devrededir…

Allah algımız, Onu hissedisimiz fikir ve his dünyamız Onunla buluşmalarımızı anlamlandırıyor.

Yüce Mevla kendini güzel isimleriyle ancak daha çok Rahmeti, şefkati ve merhametiyle tanıtıyor.

Son Peygamberini de rauf, rahim olarak çok merhametli  olması yönüyle alemlere rahmet olarak gönderdiğini söylüyor.

Diğer yandan fikirlerimizi, hislerimizi yönlendiren ailevi, çevresel  unsurlar ibadet, inanç konularına bakışımızı derinden etkiliyor.

Azabıyla korkutulan bir yaratıcı, aile ve çevrede sevgi, merhamet, saygı gibi unsurların zayıf olması… İnsanlığı içten içe kemiren, huzursuzluğunu artıran bu olgu, düşünce ve inançlardan bağımsız olarak gittikçe artıyor..

Kaçıp sığınacağı bir yer bulamayan insanoğlu ne yapacağını bilememenin çaresizliği içinde maddeye köle oluyor. Daha çok tüketiyor çünkü ruhsal bir açlık içinde. Korkuları ve zaafları daha çok kullanılıyor, şefkat, sevgi,merhamete muhtaç olan ruhunu doyuran bir kaynak bulamıyor. Tüketim mekanizması onu tüm zaaflarıyla avucunun içine alıyor ve ruhun kafesi gittikçe daralıyor. Daha çok tüketiyor, tükettikçe daha çok köleleşiyor... bir çıkmazın içinde kayboluyor, oradan oraya koşturuyor.

Dine dönecek olsa orada sürekli azabından korkutulan bir yaratıcı görmek onu daha çok ürkütüyor.

Yaratıcı kendini sonsuz rahmet ve merhametin ta kendisi olarak tanımlarken bu algıyı bizde kökleştiren şeyleri ortaya koymamız  gerekiyor.

Zira insan olumsuz duygular içinde iken yönetilmesi, yönlendirilmesi kolay olan bir varlık. Dışındaki güçlerin yanı sıra içindeki şeytan, nefis gibi güçler bu duygular içinde hapsederek yönetiyorlar onu. Bu düzenlerin işlemesi için suçluluk, melankoli, sıkıntı, kaygı, güvensizlik, yalnızlık, baskı gibi olumsuz duyguların canlı kalması gerekiyor. Üstelik Yaratıcıya dair bu duygular beslemesine zemin oluşturan düşünceler onu bu olumsuzluk içinde hapsediyor.

Olumsuz duygular ruhu zehirleyici duygulara doğru sürüklemeye başlıyor… Hırs, haset, kıskançlık, nefret, aşağılama, garez,kıskançlık, fanatizm gibi içinden çıkılması güç hastalıklara yol açıyor.

Oysa Allah neredeydi diye sorarsak kendimize... Kullarına asla zulmetmeyen Mevla, sizin tek dostunuz benim diyen sahibimiz bunlara sebep oluyor yahut istiyor olabilir mi?

Aşk, Güven, Minnet, Destekleme,  Kıvanç, Samimiyet, Tutku, Şefkat, Sevecenlik ile varlığı meydana getirmiş, bunlarla cook uzun zamanlardan beridir varlığı kusursuzca düzene koymuş olan Allah bu olumsuz duygulara yol açacak düşüncelere nasıl oluyor da özne olabiliyor?

Aslında azabin kendisinin olumsuz ve zehirli duygular içinde bulundugunu açıkça görüyoruz değil mi?

Yani olumsuz ve zehirli duygulara sürüklendiğimiz her an cehennemi, azabı yaşıyoruz. Allahın varlığın üzerindeki o muhteşem hikmetiyle ve güzelliğiyle aksetmesine gözlerimizi kapatıyor, olumsuzlukların, çelişkilerin peşinde sürükleniyor sonra da orada takılıp kalıyoruz.

İnanan, ibadet eden ancak huzuru bulamayan birçok insan da malesef bu döngü içinde kalabiliyor.

Merhamet, Aşk, sevgi, hoşgörü, neşe gibi olumlu duygular….Bunlar aşağılanıyor, küçümseniyor, çıkar veyahut maddesel boyuta indirgeniyor; böyle olmasına özendiriliyor ve sanki kasıtlı bir oyunun parçaları gibi sanki dış dünya bunun için çalışıyor.

Dış dünyanın bir kopyası içimizde yaşıyor ve olumlu duygu ve düşüncelerimiz sol beynimizin öğrenilmiş fikirleri tarafından yok ediliyor. Kendi kendimize zulmettiğimizin farkında olmadan yaşıyoruz malesef. Kendimize zulmettikçe elbet başkasına şefkat geliştirmemiz mümkün olmuyor. Hepimiz tüm erdemleri biliyor, onlarca  kitap okuyup, filmler izleyip kahraman olmanın yollarını ezberliyoruz. Ancak bu bilgileri birbirimize sunmaktan öteye gidemiyoruz..

Kendi içimizde bize Şefkat ve Merhamet gösterecek birileri olmalı değil mi?

Allaha firar ediniz, diyor ayet…

Onun temsilcisi Peygamber, onun dostları ve mirasçıları veli kullar, evliyalar…

Bir Dost a ihtiyaç var yeryüzünde ki gökteki Dosta yol bulalım...

Şefkat ve merhameti hissedeceğimiz bir kaynağa muhtacız, sürekli olumlu duygu ve düşünceler ile kul oluşumuzun en güzel ifadesi Minnet duygusunun bayrağı altında zafere ulaşabileceğiz. Hamd sancağının yegane sahibi ise Peygamber efendimiz…

Peki nereden başlamalı ?

Madem olumsuz duygu ve düşünceler bizi zayıflatıyor, neden Allahı bunlarla ilişkilendiriyoruz?

Oysa azabin kendisi bu zaten.  Allah bizi azab ile uyarırken kendisinden uzaklaştıran mekanizmalara karşı bizi uyarıyor aslında. Bu güçler sizi daha da kötüsüne çekecek o tarafa gitmeyin diyerek sürekli bu mekanizmaların özelliklerini kafir, münafık, müşrik gibi kavramlarla tarif ederek kendine çağırıyor. Bu güçleri iyi anlamalıyiz ki içimizdeki kafir, münafık, müşriklerle kıyasıya savaşalim. Çünkü asıl savaş içimizde ve her an bu savaşın içinde oluyor veyahut öldürüyoruz. Zira Peygamberimiz bir savas donusunde ashabina bu sekilde soyluyor oradan ogreniyoruz canim Peygamberim sen olmasan biz bizi nereden ogrenecek idik...

Daima salat halinde olmamız ne güzel olurdu değil mi? İşte onlar Allahın veli kulları… Daim Allah ile birlikteler ve sol beyinlerine hükmedebiliyorlar. Sol beynin zehirli düşüncelerinin zararlarından etkilenmiyorlar çünkü her mevsim yeşil kalan ağaçlar gibi yeni yapraklarının çıkışı olup gidenlerden daha hızlı ve daha fazla.

Onlar daima şükür, sabır ve zikir halindeler. O yüzden sürekli olumlu duygular içindeler. O halde Allah ile birlikte olan bu insanlar sürekli olumlu iseler, olumsuzluğun olduğu bir yerde huzur bulmamız mümkün müdür?

Mümkün olamıyor…

Bu nedenle en azından 5 vakit Allah ile buluşun deniyor ki bu buluşmayı hayatınıza yayacak bir tanışmanız olsun. Vakitlerin hikmetleri, namazın hazırlık aşamasından kılınmasına kadar birçok özelliği bu ibadeti içselleştirip ciddiye aldıkça bize açılacaktır inşaallah...

Olumlu Duygular sığınağımız olsun diliyorum, ne zaman ki bizi diğer tarafa çekecen düşünce ve duygular içinde kalırsak, Estağfirullah ile bir silkelenelim ve tövbe ile temizlendiğimizi bilerek Aşk ile hayata tutunalım. Tevhid neşesi içre yaşayalım...Allah a firar edelim. Salat ile buluşalım ...



Ask ile yasa ey Can…

Illa Hu...